14 Ekim 2011 Cuma

21. Hafta - Bebek Kemer'de

Baba Adayı, periyodik bir toplantı için Kemer Marina'ya gidecekti. Biz kendisiyle, orada çalışırken arkadaş, komşu, sevgili olduk ve kısmet oldu gene orada evlendik. İşte hem bu sebeple, hem de pek çok arkadaşımız bu toplantıya iştirak ediyor diye, hava değişimi, moral olur diye ve  bebek halaları(!) Füsun ve Filiz ile de tanışsın istediğimizden, düştük Antalya yoluna.

Kemer, Kemer'e, Kemer'i, Kemer'de, Kemer'den


Her türlü kara ve deniz aracı tutar beni, üzerine hamilelik de eklenince yolun yarısında bir gözlemecide, Akbulut için sigara, benim için bulantı geçirme molası verdik. Ve normal şartlar altında yapmayacağım şekilde çantamı orada bırakmayı ve bunu Kemer'e varıp da, arabadan inerken farketmeyi başardım. Hamilelik unutkanlık yaratır derler ya, bu  unutabilineceklerin alası oldu, zira ceza olarak100 km geri dönmemiz gerekecekti. Allahtan, o esnada aynı toplantı için yolda olan arkadaşlarımız sadece 20 km geri dönerek ve mekan sahibini çantanın sahiplerini tanıdıklarına ikna ederek bize ulaştırdılar, bu sebeple toplantıya geciktiklerini utanarak belirteyim, bir akşam yemeği borçlandık artık telafi edecek mi bilmem..

Eski dostlar, tanıdık yüzler, nostaljik mekanlar/rotalar, halaların:o) ilgisi/sevgisi/ıspanaklı börekleri :) derken sayılı gün ve gecelerimiz hemen bitti, ertesi sabah hemen  İzmire gitmek üzere Göcek'e döndük. 

İzmir, demek bizi dört gözle bekleyen anne baba demek :) doktoru ziyaret ve kontrol demek, alışveriş ve hareketli günler demek.  Bu kez  sürprizler demekti:
Sürpriz 1. İkiz teyze ve dayım, anneannemle birlikte annemlerde bizi bekliyorlardı. Böylece yıllar sonra kısa da olsa görüşmek kısmet oldu, sonra Ankara'ya devam ettiler.
Sürpriz 2. Annemle babam,sırf bize doğum öncesi ve sonrasında rahat edeceğimiz bir oda yaratabilmek için bütün evi birbirine katmış bu esnada bütün zemini çizmiş, tam üç odanın eşyasını birbirine karıştırmıştı. İkna çabalarım sonucu onları daha az rahatsız edecek eski düzene yakın bir düzene dönmeyi başardık 
Sürpriz 3.İzmir'e giderken yol boyunca, önceki haftalarda aramızda ciddi soruna dönüşmüş olan "bebeğe isim" konusunda daha uzlaşmacı tavırlar sergilemeye başladık, ben anlamının soyadına uyumu nedeniyle Alp i önerirken, Akbulut Türk tarihine göndermesi olsun niyetiyle, Orhun mu olsa deyip duruyordu.

Ertesi sabah doktor muayenesinden sonra doğumu planlanmış olan Ergün ve Rana'nın bebeğini ziyarete gidecektik. Sabah biz aramadan, baba heyecan içinde aradı, tebrik ettik, ismini sorduk ve ne duyalım: Alp Orhun Bebek aramıza katılmıştı; üstelik Alp ismini anne, Orhun ismini baba koymuştu :) Doktor kontrolümüzün ardından koştura koştura gidip, Alp Orhun Bey ile doğar doğmaz tanışma şerefine eriştik. O da bizi kırmadı, çektiğimiz ilk fotoğrafa bakıp poz verdi !.. Taze annenin babanın, anneanne ve babaannenin heyecanlarını hissettik, darısı bizlerin başına.

Gelelim doktor kontrolüne... 91 kilo çıkıp azarı yedim. Hatta azar bu kez korkutucu şekilde geldi. Kahraman Bey:"Her şey yolunda gidiyorken sırf bu kilo sorununun yaratabileceği tansiyon yüzünden ilerleyen haftalarda 1,5 kiloluk bir bebeği nasıl dünyaya getiririz, nasıl küvez buluruz diye konuşmak istemiyorum" dedi. Hatta sanırım daha çok korkayım diye "Tansiyonun 16'ya 9 olduğunda, hiç düşünmem bebeği alırım" bile dedi. Gerçekten de çok korktum. O kadar korktum ki ayak şişliklerim hakkında soru sormaya bile çekidim...Acaip olan ertesi sabah 89 kilo çıkmamdı ki zannediyorum  vücudum su tuttuğu için oluyor. Bunun haricinde ultrason incelemesinde ve yapılan ölçümlerde herşey yolundaydı.  Hatta bebek gene önden gitmekte. Rahim ağzını ölçmedi yalnız, ölçüp herşey yolunda deseydi sanki daha iyi olurdu, ama 28. hafta dedi gerek görmedi.

Çok  moralli bir hafta geçirdiğim  ve bu muayenede İstanbul Boat Show'a gitmek üzere uçağa binme iznini de aldığım için uzun zamandır ilk kez mutlu olduğumdan korkuların başrolü kapmasına izin vermedim bu hafta. Ben daha kilo almamaya gayret edeceğim ve rica ederim preeklempsi de benden uzak dursun. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder